# Kedi
Bana bağırmaya devam ediyordu. Aynı sebepten kaçıncı kavgamız olduğunu artık hatırlamıyordum. İlk kesinlikle değildi ama son olmaya yakındı. Artık eskisi kadar umursamadığımı fark ettim. İçimdeki önemseyen o yan sürekli yaralanıyordu ve artık hayatta kalmak için çok kan kaybetmişe benziyordu. Sakince oturma odasındaki koltuğa oturdum ve onun susmasını bekledim. Sessizliğin onun için de çekilemez hale geldiğini sezdiğimde lafa girdim: “Biliyor musun bana bahçemdeki o kediyi hatırlatıyorsun.” Tepkisi yine pasif agresifti: “Ah sen ve o anıların. Şimdi de bir sokak kedisi mi oldum? Beni olduğum gibi kabullenmek senin için neden bu kadar zor?” Gece boyunca belki de ilk kez bu kadar çok konuşmak istemiştim. Omuz silktim: “Hadi ama, beni bir dinle. Eskiden anılarımı dinlemeyi çok severdin.” Homurdandı ve sonunda devam etmemi söyleyerek teslim oldu.
Bundan yaklaşık bir yıl kadar önceydi. Seninle tanışmadan belki de iki üç hafta öncesiydi. Düşününce sanki bir kehanet gibiydi. Belki dinleyince bana hak verirsin. Pekala, pekala çok uzatmayacağım. Bir gün işten dönerken bahçemde henüz beş altı aylık olduğunu tahmin ettiğim bir kediyle karşılaştım. Kış mevsimiydi, yiyecek bulmakta zorlandığı ve üşüdüğü her halinden belliydi. Daha ilk bakışta ona insani bir şefkat ve sevgi besledim. Biraz ebeveynsel bir dürtüydü belki de. Ah, şimdi tam net hatırlayamıyorum. Ona yaklaşmaya çalışınca bana tıslayıp bahçenin öbür ucuna kaçtı. Bu işin böyle olmayacağını anladım ve çantamı eve bırakıp hemen mama almaya koştum.
Geldiğimde bıraktığım yerde yalanıyordu. Ona yaklaşırsam aynı şeyin yaşanacağını tahmin ettim. Görüyorsun ya! Ben bir deli değilim, aynı eylemin aynı sonucu doğuracağını biliyorum. Biraz ondan uzağa mamayı döktüm ve uzaklaşıp onun mamaya yaklaşmasını beklemeye koyuldum. Bir gözünü bana, diğer gözünü mamaya dikip yavaşça yürümeye başladı. Hayatımın en uzun birkaç dakikasından biri olduğuna yemin edebilirim. Mamayı beğenmesi belki de güven bağı elde etmemiz adına ilk ve son şanstı. Bir süre kokladı ve yemeye başladı. O zaman derin bir iç çektim. Şu ana kadar tanıdık geliyor mu?
Keşke burada bitse ama dahası da var. Mamasını yerken yaklaşmamı sorun etmiyor gibi göründü. Ben de sakin, yavaş hareketlerle ona doğru yaklaştım. Biraz başını okşamak ve sonra onu içeri alıp ısınmasını sağlamak istiyordum. Elimi uzatmamla onun kendi patisini uzatıp üç kesik atması bir oldu. Oracıkta etim kızardı ve kanım çiziklerden ince ince akmaya başladı. Kendi şiddetinden korkmuş olacak ki kuyruğunu kıstırıp yine kaçtı. Tek isteğim bana güvenmesiydi. Elimin acısını boşverip orada tutmaya devam ettim. Bu sefer usulca yaklaşan o oldu. Sakince yaramı yalamaya başladı. Sanki özür diliyordu. Bir anlık yumuşamayla diğer elimi uzattım ve işte burada bir delilik yaptım! O gün iki elimden kanlar damlayarak mecbur bir kliniğe aşı vurunmaya gittim.
Kedi de benim kadar inatçı çıktı. Ertesi gün hala bahçemde yatıyordu. Madem eve alamıyorum, bari ona bir ev yapayım diye bir şeyler almaya çıktım. İşte şu bahçedeki derme çatma kedi evi böyle çıktı ortaya. O günden sonra biraz daha keyfi yerinde gibiydi. En azından oranın içinde olmaktan memnundu. Mama kabını da benimsemişti. Kendisine ait hissetmediği tek şey bendim. Aslında beni de kısmen seviyordu. Günlerce ona yaklaşmaya çalıştım ve şunu farkettim: yaklaşınca uzaklaşmamı istercesine tıslıyordu, uzaklaşınca beni çağırıyor gibi miyavlıyordu. Onun dilediği mesafede durursam sorun yoktu. Beni uzaktan gözleriyle severdi. Sanki aramızdaki ilişki sadece onun için uygun mesafede var olabiliyor gibiydi.
İşte böyle birkaç gün geçirdik. Sonra bir açıklama yapmadan ansızın ortadan kayboldu. Sağa sola çok soruşturdum ama nafile. Sanki yer yarıldı ve içine girdi. Onu bir daha görmedim. İşte o arayış sırasında da seninle tanıştım. Dürüst olayım bazı günler sanki kaybolan kedi senmişsin gibi geliyor. En büyük korkum da bir açıklama gereği duymadan senin de ortadan kaybolman. Beni anlayabiliyor musun?
Hikayem bitti ve o sustu. Gece boyunca konuşmadı. Bana bağırması mı daha kötüydü yoksa susması mı daha kötüydü bilemiyorum. En azından kavga sonuçlanmıştı. Şimdilik sonuncusu da olmamıştı. Kendimizi tekrardan geleceğin meçhul denizine bıraktık. Çift kürekli iki kişilik bu teknemizi sürmemizin tek yolu kürekleri senkronize çekmekti. Sanırım bunu öğrenene kadar biraz daha dalgaların akıntısında kaybolacaktık…